24 May 2013

başka bir aşk

Sadece kelimelerim var elimde. Yaşamımdan kopanların ardından süregelen bir sürü kelime... Tüm gidenlerin ardından bir çok anlam yükledim. Çok mu geldi ki arkası dönük fotoğraf ? Yazı bu şekilde olmayacaktı. Şarkıyı ilk duyduğumdaki his bu değildi. Bir sürü kelimem var elimde sadece. Çok fazla gürültü, çok fazla aşk var! Ve başka bir aşk mümkün mü? Elbette, diyor bir ses. Ve o ses, oturuyor karşıma. Hepsine bir anlam yükleniyor, diyor. Anlamını anlamayan bir sürü adamla birlikte oldum şimdiye kadar. Hala gözyaşım mevcutmuş bedenimde. Senden önemli ona şaşırıyorum şu sıra. Ve başka aşka geçmeden önce seni kusuyorum bu sayede, belkide. Haksızlık ettiğim yanımdaki adama bakıyorum, onun için üzülemem.
Sigaram bitti. Bu bile üzülebileceğim şeylerden bir tanesi iken duygularımı açığa çıkaracak ilk harekette yine düşeceğim hissi...
Kül tablası dolmuş, bir sürü boş şişenin arasından geçip kafamın kazan oluşunu kutluyorum sadece, bu gece.
Arkası dönük fotoğraflardan korkuyorum, fotoğraflardan ve an biriktirmekten korkuyorum. yazı yazmaktan korkuyorum, yazdığım yazıların hep aynı kişiyle ilişik olmasından daha az,  yanımda yatan adamı koklarken arkası dönük fotoğrafları düşünmekten daha çok.
Silinmiş olan ya da silikleşecek anılardan korkuyorum. gittiğin gerçekliğinin sıcaklığı yüzümde. Yanımda yatan adamın sıcaklığını hissediyorum. Çok sıcaksın diyor ya, o zaman kendime küfrediyorum, çokça. Artık sana daha az.
Şarkı bitti. zaten vakti doldu. Şarkının, arkası dönük fotoğrafların, anların.
Şarkıyı baştan açabilirim ama fotoğrafları döndüremem, anları hiç.
İnce bir sızı dinliyorum. çok derin değil ama çok içten gelen. Başka bir aşk istiyorum, çok derin değil ama çok içten gelen.yine.








2 May 2013

kapılar hep çarpar

Üç kez dinlediğim şarkının hemen ardından ve bir ay sonra ilk kez gerçekten kendimi dinlediğim zaman diliminde, sıkıştırılmış ve pek umursanmayan hisler kumpanyasında, hüznün alabildiğine gülümsettiği günden merhaba.
Kendimi dinlememeliymişim, hala!
Ölümü kabul etmek gibi... Kabul edilmesi kendi bencilliğinin ürünü. Gidene ağlanılmaz hiçbir zaman! Gidenin neden gittiği daha önemliymiş gibi! Onsuz ne yapılacağı düşünülür. Gidenin gittiği andan itibaren gidene ağlandığı süre o ilk an. İlk 5 dakika. Salaklaşmayla yutkunamama arasındaki ince çizgi. Bütün kelimelerim bir araya geldi sana küfrediyorlar. Sessizce.
Kapı çarpıyor duyuyor musun? Kapılar hep çarpar, her gidişte. Gitmenin güzel olduğundan değil de keşke bir kadeh beyaz şarap içip gitseydin. Beyaz şarabım henüz bitti. Şahsına kadeh kaldırıp hepsini içtim. Güzel, kırmızı bir ruj izi bıraktım kadehte. Kırmızı ruju hiç sevmem, sen severmişsin. Gidip kırmızı ruj satın aldım ben de. Nefrette bir şeyin anti teziyse eğer sevmeye tekrar kırmızı rujdan başlayabilirim. Önce kırmızı ruju severim. Sonra yine kendimi severim. Kendimi çok seversem seni sevdiğimi unutur kuşları severim mesela. Evdeki kuş motifli tahtadan da nefret ederdim. Sen, çok seviyorsun diye yalan söylemiştim. Belki onu da severim, kendimi çok seversem eğer. Böylece seninle alakalı her şey kaybolur.. Sen olduğun için değil, olmadığın için olmuş olur her şey. Ve ben, olmadığın için mutlu olurum. Ve son kez, seni de affederim.
Yine bir gün..

-kapılar hep çarpar...

 http://www.youtube.com/watch?v=5rwlxwj8rv8