26 Haz 2012

çocuk olmalı

tüm gün dikildiğim bir işten küçük bi kare kaldı sadece...
küçük bir çocuk..
en fazla 5 yaşında. belki de yok bile o kadar.
alışveriş sepetinin yanında ailesinin kasaya eşyaları yerleştirmesini izliyor.
kasanın yanında eski müşteriden kalma file içinde bir top.
aldı.. biraz oynadı. arada göz ucuyla bana bakmakta. hani belki kızarım diye. gülümsedim. o da bana...
Annesi ' hayır onu alamayız' dedi. Dudak büktü yerine bıraktı.
Sonra gitti şekerleme aldı. Annesinin paçasından çekti 'bunu?' dedi..
Anne hiçbir şey söylemeden şekerlemeyi bıraktı. Baba oğlunu kucağına aldı çıktılar..
İki adım sonra çocuk kucaktan indi, dudak büktü gitti oturdu, kollarını bağladı. hiç konuşmadı. Ağlamadı da...

5 dakika sonra baba ve çocuk kasada belirdi. Çocuk alışveriş sepetinin içinde.. Babanın elinde top ve şekerleme...
Çocukla göz göze geldik. Gözleri parladı. Gülümsedi. ben de ona gülümsedim.. İki elini yumruk yapıp yukarı kaldırdı...
Ehh, zafer kazanmıştı ne de olsa..

17 Haz 2012

Dün

Kavramlarımın yittiği, birbirine girdiği koca senenin bittiği gündü dün.
Kasım ayından beri gitmeliyim dediğim şehirden, biraz daha mı kalsam cümlesinin beynimde döndüğü..
Arkadaşlıkların yittiği, yerine yeni arkadaşlıklar oluşturduğun, sevgililerin gittiği, birine tutunmaya çalışırken kırıldığın senenin son günüydü dün.
Artık hiçbir şeye şaşırmadığın senenin son günü.
Kendinle ilgili kararların keskin dönemecini yaşadığın senenin son günü.
Tabularını yıktığın senenin son günü.
Lanet okuduğun şehirden gitme isteğinin yok olduğu gündü aynı zamanda dün.
Bu sefer totem yapıp hiçbir şey yazmayacağım.
Sadece dün güzeldi.
Giden arkadaşlıkların, biten sevgilerin, hiç başlayamamış, başlanmamış ilişkilerin son günüydü.
Dün tüm bunların son günüydü.
Bizim son günümüz değildi.
Bizim için umut etmenin ilk günüydü
Dün...

5 Haz 2012

belki, belki de...

Geldiğinde oda çok karanlıktı. Geldiğin yer çok karanlıktı. Geçmişinle gelip, geçmişi konuşup, geçmişimden koparamadığın için suçlamıştım seni belki de.  Belki de geçmişini konuşabildiğin için kızmıştım sana. Kendime biraz da. Daha karardı ortalık. Mumlar da söndü sonra. İlerlemezdi sanırım geçmişe o kadar bağlı kalsaydık. Gece her şeye gebeydi belki de. Belki de ikimizde sadece susmak istedik.. Işıklara gerek kalmadan gün aydınlandı sonrasında. Gitme vakti geldi. Git dememiştim halbuki. Gitmeni de istememiştim belki. Sevişirken birbirine kenetlenen eller, fark ettim de uyurken de kenetlenebilirmiş birbirine. Gayet masumdu aslında uyku. Masum olmayan günün ışımasıydı belki de. Gittin sonrasında sen. Belki masumca, belki değil. Ama bekle, diyerek. Belki de masum olmayan sözlerdi,  hisler farklıydı belki de. belki de tam tersiydi. Geldiğin yerin karanlığına gittin yine, farklı olan tek şey günün ışımasıydı. Bekle, dedin. belki de hiç dememeliydin.  Belki de sen hiç gelmemeliydin! Ya ben anlam yükledim gelişlere, ya da anlamsızdı belki de tüm gidişler gibi gelişler de.. Önemsizdi belki sorun kavramı, lafta!  Belki de çok dokunaklıydı anlatabilmek sorunu.  Hiçtik.. koca bir boşluk zamanda.. Ama kenetlenebildiyse eller sevişirken ve kenetlenebildiyse yine uyurken, belki de hala orada kalmışlık vardı serde. Belki de saçmaydı her şey. Pek çok şey de olduğu gibi bunda da. Belki de sen vicdan kavramını sorguladın, bendeki baki kalırcasına. Ya da kanatırcasına bendeki seni. Belki de değil, apaçıktı aslında her şey. Sen, çok karanlıktın. Ben, sana göre çok iyiydim. Sana göre, senin tahmininden de çok. Kırılmazdı iyiler. Algı böyleydi belki de. Geçmişinin karanlığına istemedin beni aydınlatmaya. Gittin, sonra tekrar gelirim nidaları arasında. Boş odalarda yankı buldu o nidalar. Belki de benden başka kimse duymadı. İyi kavramına çarptı beni bekle cümleleri. Çarpıp acıttığı beden yine benimkiydi. Ve sen bendeki seni hiç görmediğinden, ve ben hiç gösteremediğimden aramızdaki boşluğu sana, sorun olmasından korkup o boşlukları vicdanınla doldurdun belki de. Sonra ben döndüm arkamı, sen gecenin son karanlığında bana teşekkür ettin. İlk geldiğin gündeki gibi yeni ışımaya başlamıştı aslında gün. Ama sen, geldiğindeki edayla yine fark etmedin. Belki de doğru buydu. Ben hiç bilemedim, sen hiç hissetmedin..